MICHAEL BLUM
1966, Kudüs. Viyana’da yaşıyor.
Michael Blum, İstanbul Bienali projesini uzun bir araştırma dönemi ardından gerçekleştiriyor. Deniz Palas dairelerinden birinde yer alan proje, aslı Hamalbaşı Caddesi’nde olan Safiye Behar’ın evinin yeniden kurulmuş hali olarak karşımıza çıkıyor. Sanatçı, Safiye Behar’ın İstanbul ve Chicago’daki hayatını, birlikte yaşayıp çalıştığı kişiler aracılığı ile bize tanıtıyor.
Safiye Behar’ın anısına isimli projede, Marksist ve feminist kişiliği ile öne çıkan Behar, aynı zamanda İstanbul izleyicisinin de yeni tanışacağı bir karakter. Behar’ın küçük bir tarih müzesi haline getirilmiş evi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ve sonraki dönemini, bilinen tarihten farklı bir şekilde anlatıyor.
Blum, Safiye Behar’ın evinin kapılarını, sergi izleyicisine, şu sorularla açıyor: “Kulaktan kulağa, dilden dile aktarılan, ama kayda geçmemiş hikayeler gerçeğin unutulduğu anlamına mı gelir? Yoksa bilinen gerçeği altüst edip yeni yorumlara mı olanak verir? Belki de hikayeler kendi içlerinde güvenilmezdir; hatta dar bir çevrede abartılıp uydurulmuş sözlü anlatımlar olamazlar mı? Herşeye rağmen, 1900’lü yılların başında İstanbul’da yaşamış marksist, feminist Musevi bir kadın, bir ülkenin tarihini ne denli etkilemiş olabilir?”
Blum’un, Melik Tütüncü koleksiyonundan günlükler, fotoğraflar ve döneme ait mobilyalar ile düzenlediği bu ev, Troçki’nin Meksika’daki, Freud’un Viyana’daki ya da Marx’ın Trier’deki, ev müzelerine benziyor.
Sanatçının izleyiciyi davet ettiği “tarihi kurgu” Safiye Behar’ın evinin sergi için yaratılmış bir sanat eseri olmasından çok gerçek bir müze izlenimi veriyor. Bu iki sunum üslubu arasındaki kararsızlık, projenin hayal gücümüzde harekete geçmesini sağlıyor.
Esra Sarıgedik Öktem
www.blumology.net
DENİZ PALAS APARTMANI